İmamoğlu: Başkanlık makam sayısını azaltıyoruz

İmamoğlu: Başkanlık makam sayısını azaltıyoruz

Vakıf Katılım

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, "israfla" ilgili bir soruya, "Belediye başkanı olarak, benim şahsıma, yanılmıyorsam 17-18 tane makam tespit edilmiş. Ben, ‘Yetmez' dedim! ‘Daha fazla istiyorum' dedim! Çünkü benim, yüzbinlerce makamım var İstanbul'da. Her esnafın, iş insanının iş yerleri benim makamım. Hatta her vatandaşımın evi benim makamım. Sokaklar benim makamım. Bir tasarruf da orada yapacağım. Bu, israf ve tasarruf konusu, bizim hayat felsefemiz olmak zorunda. Bu noktada, 16 milyonluk bir kentin yönetimi olarak, elimizden geleni yapacağız. Moraliniz yüksek olsun. Her şey çok güzel olacak" yanıtını verdi. "Adil olmak" konusunda iddiasını tekrarlayan İmamoğlu, "Benim felsefem budur. Arkadaşlarımın uygulaması da budur. Bu yolda da emin adımlarla devam edeceğim. Sokağa çıktığımda hiç kimse bana torpilci belediye başkanı partizan belediye başkanı diyemeyecek" dedi. İmamoğlu, İSPARK'ın zarar etmesiyle ilgili soruya da "İstanbul'da, 60 binin üzerinde ücretsiz ve indirimli yararlanan araç sayısı var. Ya bu nedir Allah aşkına!? Tespitler yapılacak. Talimat verdim, derhal her kurumda bu anlamda yenileyin, yazılarını isteyin ve sayılarını azaltın. Allah aşkına 60 bin; 3 bin değil, 5 bin değil, 6 bin değil. 60 bin. Büyük sayı. Ücretsiz ve indirimli. Bunları düzenleyeceğiz" yanıtını verdi. İmamoğlu, İSPARK'larda kaçağı önlemek için, "kredi kartı ile ödeme" uygulamasını başlatacaklarını duyurdu.

EYÜPSULTAN / İSTANBUL

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını İSPER A.Ş.'deki sunum öncesinde yanıtladı. Gazetecilerin İmamoğlu'na sorduğu sorular ve İBB Başkanı'nın basın mensuplarına verdiği yanıtlar şöyle oldu:

"DİYARBAKIR'DA TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞLARIYLA GÖRÜŞTÜM"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Diyarbakır'da, kimlerle, neyi konuşuyor" sözleri var. Nasıl değerlendireceksiniz?

- Bu yorumlara üzülüyorum. Ben, İstanbul'u yönetirken, İstanbul'da kurumlarla kişilerle görüşüyorum. Görüştüğüm insanlar, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. Özgün bireyler. El sıkışıyoruz. Buna benzer bir durum Diyarbakır. Kiminle görüştüm. Yani yasanın seçim öncesi bütün incelemesini yaptığı, yasanın o sorumluluğu verdiği, YSK'nın bütün incelemeleri yapıp, ‘Bizim vatandaşımızdır' dediği, hiçbir sorunu, hiçbir sıkıntısı yoktur, seçime girebilir' dediği, Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşlarıyla görüştüm. Kameraların önünde görüştüm. Türkiye Cumhuriyeti'nin belediyesinde görüştüm. Orada yine seçilmiş bir belediye başkanı vardı. Kim o? Yine Türkiye Cumhuriyeti yasalarına uygun bir seçime girmiş ve o ilçeyi, Diyarbakır'ı, yani bizim şehrimizi, bizim ilçemizi yöneten Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ile görüştüm. Kim terörist? Kim terör örgütüne üye? Yani bu ispat ister. Bu aynı zamanda iftira içerir. Çok acı ve gerçekten, yani şaşkın bir şekilde bu süreci izliyor ve gerçekten üzülüyorum. Memleketim adına üzülüyorum. Türkiye Cumhuriyeti'nin 82 milyon vatandaşı adına üzülüyorum. Bu açıklamaları dinleyince, okuyunca, ‘Yapılmaması gerekir' diye düşünüyorum. Zira bizim kapılı kapılar ardında konuşmak gibi bir geleneğimiz yok. Gayet şeffaf, Diyarbakır'a gittiğimizde, il başkanlığımızı ziyaret ettik kameraların önünde. Kapıyı kitlemedik. Belediyeye girdik, kamera önünde. Orada makamda hediyelerimizi verdik, kameralar önünde. Gittik esnaf lokantasında, Diyarbakır'ın o güzel şişini yedik, kebabını yedik kameralar önünde. Tavsiye ederim, Diyarbakır burma kadayıfı çok güzel. Ülkemizin lezzetlerini, ülkemizin vatandaşları ile paylaştık. Bu tanımlar, bu sıfatlar çok tehlikeli ve incitici. Biz, demokrasiyi güçlendirmek istiyoruz. Demokrasi güçlenirse, demokrasi karşıtı kurumları, kişileri, örgütleri zayıflatırsınız ve ülke kalkınır.

"DEMOKRASİYİ BİRLİKTE GÜÇLENDİRECEĞİZ"

Görevlerinden alınan Ahmet Türk ve Selçuk Mızraklı ile bir araya geldiniz. ‘Aynı yerdeyiz, aynı noktadayız' ifadesinde bulunmuştunuz. Ne demek istediniz?

- Ben de yasayla başvurusunu yapmış, hak kazanmış, ‘Hiçbir engeliniz yok' denmiş, aday olmuş birisiyim. Seçimi kazandım. YSK'nın hukuksuz uygulaması ile mazbatamızı elimizden aldılar. Ardından yine seçim yapıldı. Yine mazbatamızı aldık. Yani o vatandaşlarımız da başvurularını yaptılar. ‘Hiçbir engeli yok' diyen YSK. Bir suçu varsa, niye sokakta geziyor? Beraber, yan yana Diyarbakır'ın sokaklarında yürüdük. Aynı yerdeyiz, Türkiye Cumhuriyeti'ndeyiz. Diyarbakır benim. İstanbul benim. Yani sizin olduğu gibi. Yani her yurttaşın olduğu gibi. Dünya güzeli şehirlerimiz. Hepsi bizim. Aynı yerdeyiz, aynı gemideyiz. Demokrasiyi birlikte güçlendireceğiz. Yapılan iş yanlıştır, istirham ediyorum, bu yanlıştan dönün ki birilerinin eline fırsat geçmesin. Demokrasi kuvvetlensin, hukuka aykırı olmayan kurumlar kuvvetlensin. Siyasi partiler, kanuna aykırı olmayan vatandaşın iradesi, milletin iradesi kuvvetlensin. Benim söylediğim her şey, bu memleketin bu memleket insanın yurdum insanının, Yurtta barış dünyada barış ilkesine uygun davranması gerekirken bir coğrafyanın gereğinin yapılması adına çok faydalı şeyler söylüyorum.

"ATATÜRK PORTRESİNİ MEMNUNİYETLE KARŞILADILAR"

Diyarbakır ziyaretinde Atatürk'ün portresini hediye ederek ne mesajı vermek istediniz?

- Bu yurdumun değerleri var. Her yerde geçerli. Herkesin hissetmesini isterim. Hissedilmesini isterim. Bu ülkenin kurucusu var, kurucu değerleri var. 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı kutladık bir gün önce. Ve Mustafa Kemal Atatürk, bu ülkenin kurucusu, bu değerlerin bize kazandırılmasının öncüsü. Bu anlamdaki değerlerin temsili noktasında, bunu her yerde dile getirmiş bir yurttaşım. Sadece belediye başkanlığımda değil, öncesinde, Beylikdüzü Belediye Başkanlığı yaparken, şimdi. Her konuşmamda bunu hissettirdim. Daha önce birileri hediye etmemişse, onların sorunu, bilemem. Ama ben gittiğim her yere, bu ve bunun gibi simgesel, temsili hediyeler götüren birisiyim. Orada da yine makam odamda bulunan tablonun bir benzerini, vatandaşı hisseden, vatandaşla bütün kibirden arınmış, o duyguyu hisseden o güzel fotoğrafı paylaşmak istedim. 82 milyon insanın bir değeri, bir önderi olarak, bütün Türkiye Cumhuriyeti'nin Misak-ı Milli sınırlarının, Kurtuluş mücadelesinin, topyekun vermiş bir milletin önderi olarak, o posteri Diyarbakır'da paylaştım. Kendileri gayet de memnun oldular, aldıkları için. Ben de verdiğim için memnun oldum. Gittiğim her yere götürmeye de hazırım, götüreceğim de kimsenin kuşkusu olmasın.

"HER NOKTADA AÇIKLAMAMIZ OLACAK"

Vakıflara verilen bazı binalar geri alındı. Bunun devamı gelecek mi?

- Gayet tabii. Bütün israflardan kurtulacağız. Yani açıklayacağız bunları, çalışıyoruz. İBB, İstanbul'un en zengin kurumu, bir binaya, tek bir binaya 2 milyon 200 bin liraya yakın ayda kira öder mi?. O kadar çok konu ve mevzu var ki. Ben, bunlarla mesulüm ve meşgulüm. Bu sabah 4'te başladı mesaimiz. Verimli yatırım nedir, verimsiz yatırım nedir, hepsini iyi biliyoruz. İyi ekonomistlerle çalışıyoruz. Yetmiyor, vatandaşlarımızla paylaşıyoruz. Ben bu milletin parasını, millete en verimli şekilde kullandırmak üzere, İBB Başkanı seçildim. Dolayısıyla, ne yazık ki çok israf var, çok ihmal var, tek tek açıklayacağız. Bu, tespit ettiğimiz bir bölümün açıklamasıydı. Yakında daha geniş açıklamalarımız olacak. Belki haftada, belki 15 günde bir olacak; ama ne yazık ki olacak. Keşke olmasaydı. Keşke denetimli bir mekanizma oluşturulsaydı, ben bunlarla uğraşmasaydım. Bazı kurumların sadece gelişmesine dönük cümleler kursaydım. Ama ne yazık ki böyle yoğun bir gündemimiz var ve olacak. Yani her gün bu noktada açıklamalarımız olacak, haftada ya da 15 günde bir tespitlerimizi sislerle paylaşacağım.

"BURADA BİR KAÇAK VAR"

İSPARK'in otoparklara ve bisiklet kiralamalarına yaptığı zam gündemde. Vatandaşın yoğun bir tepkisi var. Bu zam kararı ne zaman alındı ve zam oranları nedir?

- Zam kararı değil, finansal düzenmeyle ilgili bir çalışma. Burada yanlış bir sistem hatası var. Bakın seçimde bangır bangır, "Kar ediyor, zarar etmiyor" denen bir kurumun, teslim aldığımız gün itibariyle, Haziran sonu itibariyle, 6 aylık bilanço, 18 milyon lira zararı var. İSPARK niye zarar etsin? Biz bununla uğraşıyoruz. İSPARK'la ilgili sadece benim katıldığım, 4 saate yakın bir toplantı yaptık. Arkadaşlarım yoğun çalışıyorlar. Bakın sayı veriyorum. İstanbul'da, 60 binin üzerinde ücretsiz ve indirimli yararlanan araç sayısı var. Ya bu nedir Allah aşkına? Tespitler yapılacak. Talimat verdim, derhal her kurumda bu anlamda yenileyin, yazılarını isteyin ve sayılarını azaltın. Allah aşkına 60 bin. 3 bin değil, 5 bin değil, 6 bin değil. 60 bin. Büyük sayı. Ücretsiz ve indirimli. Bunları düzenleyeceğiz. Tümünü elden geçireceğiz. Biliyorum ki büyük bir azalma olacağız. İkincisi; ya hangi çağda yaşıyoruz? Elden ücret! Burada bir kaçak var. Sorun var burada. Ve kredi kartlı ve İstanbul kart uygulamalı, Ekim ayı itibariyle tahsilat sistemi başlatacağız. Hatta geçici bir dönem ki, tamamında kredi kartlı sisteme geçeceğiz. Örneğin, 10 lira mı ödüyorsunuz elden, kredi kartıyla 9 lira olarak ödeyeceksiniz. Yani teşvik edeceğiz bu sistemi. Bunun gibi kararlar aldık Yanı sıra sistemin işlemediği bazı otoparklar var. Verimsiz kullanılıyor, bunlarla ilgili düzenlemeler başlatacağız. Yani amacına uygun olmuyor. Tümüyle ilgili verimlilik çalışması. Benim İSPARK'ım niye zarar edecek? Ayda 2-3 milyon lira zarardan bahsediyoruz. Tekrar söylüyorum; bizim yönetimde olmadığımız Haziran sonu itibari ile zararı 18 milyon lira. Bunları resmi olarak vereceğiz. Bir zam çalışması elbette olacaktır, ama şu an itibarı ile yoktur. Tüm bu söylediğim düzenlemelerden sonra fotoğrafı çekeceğiz ve ona göre hareket edeceğiz. Bir sistem hatası ile bazı yerlerde uygulama eksikliği olmuştur. Bunla ilgili vatandaşların, varsa fazla tahsilatları iade edilecektir. Konu bundan ibarettir. Görecekler, İSPARK, yıl sonunda olumlu anlamda, farklı sürprizlerle İstanbul haklına servis edeceğimiz değerli bir iştirake dönüşecek.

"EMEKÇİYE HİZMET NOKTASINDA İDDİALIYIM"

İşten çıkarmalar çok gündemde. Hak-İş başkanı, İBB önünde açıklama yapacak. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Ben, sendikal yaşama iş gücünün korunmasına, iş gücünün çalışma ortamlarında emekçinin korunmasına en çok önem veren insanlardan birisi olduğumu iddia ediyorum. Gitsinler, İstanbul'un hemen yanı başında Beylikdüzü'nde nasıl uygulamalar yaptığımı, emekçiye nasıl davrandığımı, sosyal haklarını nasıl koruduğumu görebilirler. 18 Nisan'da görev almış birisiyim. Bana brifing yapıldı. Aradan 2 ay geçti, bir brifing daha aldım. Nedir bu eleman farkı? Arada 2 aydan bahsediyoruz Allah aşkına. Nerede? duyduk mu "İBB, 2 bin 500 eleman alıyor" diye? Duyduk mu böyle bir şey? Hangi vicdana sığar? Kaldı ki ben, görevi aldığım hafta, düşünün bir terazi koyalım ortaya, 1 milyar 600 milyon lira para gününden 15 gün önce hesaba yatıyor. Görevi aldığımda İBB'nin kasasında 5 milyon lira para vardı. Maaş ödeyecek parası yoktu. Yani bu kadar düzensiz bir sistemin içinde bir de siz, binlerce insanı işe alıyorsunuz. Biz de dedik ki "Bu adil değil." Duyuru yapılmamış, insanlar adil bir şekilde işe alınmamış. Kardeşim ben, bundan sonra iddia ediyorum; İBB, liyakata göre işe insan alacak. Halamın oğlu, dayımın oğlu, birinin kızı hiç beni ilgilendirmiyor. Giyimi-kuşamı beni ilgilendirmiyor. İBB'ye İstanbul'dan insan kaynağı alacaksam, kuzeyliymiş, doğuluymuş, batılıymış beni ilgilendirmiyor kardeşim. İşe göre, en doğru en şekli uygun, biçimi uygun, en doğru insanın işe adil şekilde alınması için en adil yöntemi uygulayacağız. İSPER'deyiz. İnsan kaynakları uzmanı şirketimizin yeni genel müdürü hanımefendi yanımızda. Bütün sistemleri bugün burada konuşacağız. Adaletsizlik tespit edilmişse, bir yığın tespit edilmişse, bununla ilgili tedbir alıyorsa, bu İstanbullunun lehine. Sorumlu sendikanın başındaki arkadaşımızın o işe alımların yapıldığı gün de süreci takip etmesini diler ve isterdim. Bir cümle açıklasın onunla ilgili, başımın üstünde yeri var. Ben iddia ediyorum. Hangi sendika olursa olsun, bir işveren olarak, hayatı işveren olarak geçmiş biri olarak, belediye başkanlığı da işveren kimliğidir öyle kabul edelim, öyle kimliği ile beraber, her sendikanın başındaki insanla, sadece bahsettiğiniz değil, iş gücüne ve emekçiye hizmet etme, onun haklarını koruma noktasında yarışacak bir kimliğim var. Bu kadar iddialı konuşuyorum. Her sendikadan bahsediyorum. O fraksiyon, bu fraksiyon demiyorum. Her sendikanın başındaki insanla yarışırım adil olma konusunda. Benim felsefem budur. Arkadaşlarımın uygulaması da budur. Bu yolda da emin adımlarla devam edeceğim. Sokağa çıktığımda hiç kimse bana torpilci belediye başkanı partizan belediye başkanı diyemeyecek.

"BENİMLE GÖRÜŞEN İŞÇİ TEMSİLCİLERİ FIRÇA YEMİŞ!"

İki seçim arası yaklaşık 2 bin 500 kişinin işe alındığı ve tespit çalışması yapıldığı iddiaları var. Bu iddialar ne derece doğru?

- İddia değil, doğru, tespitli. Zaten şu anda yapılan, bunların içinde lüzumlu olan ya da gerekli olduğunu düşündüğümüz alımlar var elbette. Onlara elbette arkadaşlarım dokunmuyor. Onları ayırıyor, diğerlerini de tespit ediyor. Ben, onun için işçi temsilcilerini ağırladım. ‘Ben, doğru işe layık birisiyim diyorsanız, gelin yine başvurunuzu yapın. Göreceksiniz, hak ve hukukunuzu koruyacağım' dedim. ‘Gidin, bunu arkadaşlarınıza anlatın' dedim. Gayet güzel ağırladım. Duyuyorum ki, onlar bile fırça yemiş. Benle konuşan adam fırça yiyor. Niye fırça yiyorsun kardeşim. Amacın ne o zaman? Bazı işlere, doğru alımlar vardır, onları ayıklıyoruz.

"TÜRKİYE İYİ GİTMİYOR"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın işte atılmalarla ilgili, "Bizim de yapacaklarımız" açıklaması var. Bu ne anlama geliyor? İkinci sorum da şu: İSPER binası, kiralık bir bina. Aylık ciddi bir rakam ödeniyor. Bu konuyla ilgili düşünceniz nedir?

- Ben, sayın Cumhurbaşkanı'nın hangi imada bulunduğunu anlayamam. Çünkü ima uzmanı değilim. Ne ifade etti? ‘Çıkarılmalarla ilgili bizim de yapacaklarımız var!' Bilemem! İşe alacaksa, buyursun alsın. Çok mutlu olurum. Eğer öyle bir şeyse. Aklıma ilk gelen o. ‘Allah razı olsun' derim. ‘İstihdam yarattı' derim. Çünkü, ülke son 30-40 yılın en yüksek işsizlik rakamlarını yaşıyor. En büyük, en acı günlerini yaşıyor. Milyonlarca insandan bahsediyoruz. Bunun en acı faturaları İstanbul'da yaşanıyor. Dolayısıyla keşke işe alsa. Değil 2 bin kişi, imayı yorumluyorum sadece, değil 2 bin kişi, 200 bin kişi, 2 milyon kişiyi bir anda işe alsa ülkemizin sayın Cumhurbaşkanı. Söylediğiniz israfla ilgili az önce açıklama yaptım. Bu ve bunun gibi israf kalemleriyle uğraşacağız. İBB, zaruri olursa, makul rakamlarla kiralama yapabilir. Bakın, ben de kiralama yaptım. Ama bedelinin 4'te birine, 5'te birine yaptım. Birine fırsat tanıyorsam veya belki de imkanı olmayan bir noktada kiralama yapıyorsam, olabilir. Ama İBB, İstanbul'da en son kiralama yapacak kurumlardan bir tanesidir. O bakımdan biz bu israfa karşıyız. Şu an gayrimenkul değerlemesi ve tespitleri yapıyoruz. Bu değerleme ve tespitler üzerinden, insan kaynaklarımızı ve kurumlarımızı yerleştireceğiz. Çok hızlı tedbirler alacağız. En önemli tedbirlerde birini de açıklayayım. Belediye başkanı olarak, benim şahsıma, yanılmıyorsam 17-18 tane makam tespit edilmiş. Ben, ‘Yetmez' dedim! ‘Daha fazla istiyorum' dedim! Çünkü benim, yüzbinlerce makamım var İstanbul'da. Her esnafın, iş insanının iş yerleri benim makamım. Hatta her vatandaşımın evi benim makamım. Sokaklar benim makamım. Onun için, ‘Yetmez bana 17-18' dedim! Bir tasarruf da orada yapacağım. Bu, israf ve tasarruf konusu, bizim hayat felsefemiz olmak zorunda. Türkiye iyi gitmiyor. Türkiye, bugün birçok konuyu konuşuyorsa, ne yazık ki ekonomik sıkıntılardan dolayı konuşuyor. Bu noktada, 16 milyonluk bir kentin yönetimi olarak, elimizden geleni yapacağız. Moraliniz yüksek olsun. Her şey çok güzel olacak.